Dean Bloom

Vampir & Üniversite Öğrencisi

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Dean Bloom

Kesik kesik nefeslerin ardında doğan bir yaşam hırıltısıydı geceyi bölen. Kan kırmızısı ölümle birleşen ve yok olan. Öfke girdabında soluklanamadan kaybolan binlercesinden sadece biri. İntikam sanıldığı kadar kolay değil. Hayat adaletsiz ve acımasız. Gözlerini dünyaya araladığı daha ilk dakikalarda çığlık çığlığa ağlarken terk edilmişti. Dünya onu bir sıfır yenik başlatmıştı yaşama. İstenmeyendi, piçti. Ne annesi onu alabilirdi yanına, ne babası sevebilirdi hak ettiği kadar. Bir köprüde sıkışmıştı. Boğulmak kolay olandı, ama o yenilenlerden olamazdı. İlk kural, her zaman savaş!
Dean Bloom(Hallbjorn Vapnfjord):
Viking kanı taşıyan bir veledizina olarak dünyaya gelmişti Hallbjorn. Annesi tarafından terk edilerek acımasız ve narsist babasının eline teslim edilmiş. Büyüme süresince onunla aynı kaderi paylaşan, ondan yaklaşık 1, 2 yaş büyük kardeşi Starkard (Brian Walters) ile babasının bütün pis işlerini yapmaya zorlanmış, bir pislikten dahi kötü muammale görmüştür. Bütün bunlar pisikolojisinde ve kişiliğinde büyük yıkımlara sebep olmuştur ve daha çocukken yaşayacağı sevgi kavramını yitirmiştir. Bunun yerine yaşamda ayakta kalmayı becerebilmek için her türlü yola başvuran bir adam haline dönüşmüştür. İlerleyen zamanlarda bu özelliği onu Earl(Vikinglerin köylerindeki en güçlü adam bir nevi şef)'un yanına taşıyacak yolları açmasını sağlamıştır. Zamanla babasının yıkıcı baskısından kurtularak kendine ve kardeşine Earl'ün yanında yeni kimlikler bulmuştur. Pislik olmayı zamanla geride bırakarak Earl'ün yanındaki gizli güç haline gelmiştir. Savaş becerilerini geliştirerek sayısız savaşa katılmıştır bu süre zarfında. Acıma ve sevgi duygusundan yoksun bir şekilde yıllarını geçiştirdikten sonra geçmiş hesapların verilmesi gerektiğine inanır ve annesini aramak için yola koyulur. Zaman içerisinde kardeşiyle yolları ayrılır ve en nihayetinde istediğine ulaşır fakat ne uğruna? Bulduğu kadın hastalıklar içerisinde ölümü bekleyen bir yatalaktır. Onu öldürmek bir seçenek miydi yoksa bir armağan mı bilmiyordu. Fakat kendi sonunun geldiğini görememişti bütün bu keşmekeşin içerisinde. Bıçağını kadının boynuna yaslayıp ince deriye derin bir kesik attığında üzerine çullanan karanlıktan habersizdi. Tek görebildiği o sonsuz mavi gözlerdi. Haykırışlar içerisinde hafızasından silinip gitmiş bir şekilde dönüşümünü gerçekleştirerek farklı bir benliğe adım atmıştı.

Birbirini kovalayan yıllar ardında kendine gelmeye çalışarak bunu ona yapan adamı aramaya başlamıştı. İntikam bu defa çok daha güçlüydü. Varlığı güçlüydü, hisleri güçlüydü, kana açlığı güçlüydü. Adamı bulmuştu en nihayetinde fakat karşılaştığı manzara bu güçlü bedene bile fazlaydı. Sevgiyi ona gösterebilen tek adam karşısında ölümü bekler gibi yığılmıştı. Aşina olduğu surattan geriye kalan bıkkınlık dolu bir bekleyişten fazlası yoktu geride. Kardeşi onu bıraktıktan sonra bu bok çukuruna sürüklenmişti. Arayışları onu ölüme terk etmişti. Annesinin kan torbası olmaktan ileri gidememişti. Ölüm kara bir çarşaftı üstlerini örten, hiç kurtulamadıkları. Kendi öz kardeşini dönüştürmek zorunda kalarak içindeki son insanlığı da harcamıştı.

İlerleyen yıllarda efsaneleşen bir çok ismi oldu, fakat şuan sıradan bir genç olarak tanıyor insanlık onu ve kardeşini. Dean Bloom ve Brian Walters. 1000 i aşkın yıldır dünya üzerinde. Hala alaycı ve ilk zamanki kadar hayata karşı acımasız. Kimsenin anlayamayacağı kendine kapattığı bir dünyanın içinde, sonsuzluğun ölümüne hapsolmuş bir şekilde hayatının değişmesini bekliyor içten içe..